10 Eylül 2011 Cumartesi

4. Karia, Karialılar ve Mylasa Sempozyumu

Sadece meslek odalarının düzenlediği tüm sempozyumlar gibi bilimsel niteliği eksik olan bir sempozyum daha geldi ve geçti. Ancak bu durum, sempozyumu düzenleyenlerin hatası değil, destek vermeyen kurumların hatası maalesef. Bölgesel arkeolojinin yurtdışı odaklı çalışmalarını ve küreselleşmeyi öven yurdum yöneticilerinin daha bölgesel kalkınmadan haberi olmadığını şu ufacık sempozyumdan görebiliyoruz. Fakat ortada büyük bir yanılgı var.

Karia her ne kadar yunan ve pers kültürü tesirinde kalmış olsa da gerçek anadoluluların yaşadığı bölgelerden biri. Bilim ve sanata önem vermiş, ticareti geliştirmiş hatta o dönemin NATO su sayılabilecek Delos Birliğini ayakta tutmuş bir halkı var. Sempozyum konuşmacılarından Lagina kazı başkanı Prof.Dr. Ahmet Tırpan'ın da söylediği gibi: "Bu kadar önemli tarihi verilerle dünyaya yön vermek mümkün. Çünkü tarihi yönetenler dünyayı yönetirler." Karia günümüz dünyasının politikalarına ayna tutacak yerlerden biri. Peki neden bu kadar ilgisiziz?Cevabı çok uzun, ama bilindik. Gerçek anadolu tarihini 1071'e bağlıyoruz çünkü. Anadolu'nun kapılarını ilk biz açmadık.

Tarihe, onu kişiselleştirmeden yaklaşabildiğimiz ölçüde kazançlı çıkabiliriz. Bu topraklarda yaşıyorsak anadolunun orta yerindeki Kaman'da, japonların ne aradığını kendimize sorabilirsek kazanabiliriz.

Sempozyumun niceliğini eleştirmek çok kolay. Yok salon kötüydü, yok ses duyulmuyordu, yok bildiri kitapçığı bile yayınlanmadı,..vs. Ama niteliğini eleştirmek için öğrencilere verilen tarih dersinin içeriğini ve yetişkin eğitimi kıstaslarını gözden geçirmek gerekiyor. Yine tüm sorunlarda olduğu gibi olay daha derine bağlanmakta.

Labranda gezisi ve Sinuri adında bir antik yerleşkenin varlığının duyulması adına yapılan çalışmalar orada zaman geçirmeye değerdi. Bir de Panamara var tabi ki. O da başka bir yazıda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder